Tuesday, June 13, 2006

Bir - RSF Serisi / 1. bölüm

"Hareket Vakti - Umay Umay"
Bir Ayrılığın Hikayesi

“”Her şey bu noktaya gelmeli miydi? Yoksa sadece yanlış yaptıklarımız mı bizi bu günlere getirdi bilmiyorum. Hiç bitmemesi gereken bir hikâye idi sanırım bizimkisi, ya da hiç başlamaması gereken… Neden adam gibi bitiremedik sorusunun cevabı sanırım neden adam gibi başlayamadık sorusunun cevabında saklıydı. Aslında demiştin ya Can Dündar’ın dediklerini …“ Delik bir ayakkabı ne kadar güzel tamir edilse de ‘o’ hiçbir zaman eskisi gibi olamayacaktı”. Haklıymışsın sanırım üzerinde derinlemesine düşünüldüğünde her konuda olduğun gibi. Biz ayakkabıyı sanırım başından delmiştik ve tamir etmeden delik ayakkabıyla devam ettik sürekli. “Çağıran bir şeyler var hep beni uzak şehirlerde Bana ait bir şeyler var o sert gülüşlerde” Evet, çağıran bir şeyler var hep beni. Kurtulamadım onlardan… Senle başlarken de öyle olmuştu, çağıran bir şeyler vardı ve ben hep o çağıran şeyler karşısında aciz duruma düşmüştüm. Kendi gerçeklerimden senin için vazgeçip çağıran şeylerin arkasına düşmüştüm. Ve bu bana mutluluk getirmişti, gerçek dostluk, arkadaşlık, eğlence getirmişti öylesine geçen hayatıma. Daha sonra ayakkabıyı birkaç kez delmiştik biz ama dediğim gibi tamir etmiyorduk biz. Sadece sen hoşgörülü davranıyordun ben sorgulamayı kesiyordum ve devam ediyorduk delik ayakkabılarımızla. “İs yarası gibiyim o temiz ellerinde Dil yarası gibiyim o masum sözlerinde ” Başlarda kendimi pislik gibi hissetmeye başlamıştım o kadar iyi niyetli o kadar güzeldin ki… Şimdi bile o üç nokta yerine koyabileceğim bir şeyler bulamadım işte. Müdahale etmek is yarası veya dil yarası olmak istemedim hayatında. Ama o kadar hoşuma gitmişti ki doğallığın karşılıksız kalamadım, girdim hayatına önce bir bıçak yarası gibi acı vererek ve kendi problemlerimle. Ardından mükemmel bir mutluluk başlamıştı. Sanki sen bir elmaydın bense içinde mutlu yaşayan bir kurt. Ben eğlencemden senin mutluluğundan ve iyiliğinden dolayı mesuttum, sen ise hayatından dolayı… Bozmak bu mutluluğu, delmek kötülüğümle ve mutlu olma isteğimle bana düşmüştü… “mum gibiyim senin ışıl ışıl gözlerinde kum gibiyim uçsuz bucaksız o çöllerinde kış gibiyim yakan yaz güneşinde ” Delmiştim işte daha bir ay dolmadan, mutsuzluk getirmiştim o güzel geçen tatlı hayatına. Hem de sağlam değildi görüşlerim daha kendim bile emin değildim. Demişsin demişler demişim ya “dengesizim” sanırım… Kötülük soktum mutluluğa, iki delik daha açtım ayakkabımızda bir ay arayla. Aslında ben sadece bir kumdum senin uçsuz bucaksız çöllerinde veya öyle hissetmeme neden olacak şekilde davranıyordun. Kendimi hırsız gibi hissediyordum kadehlerde oluşan her izde, üvey gibiydim sanki o güzel ailenizde. Sıcacıktınız, dosttunuz, arkadaştınız… Ben ise kış gibiydim yakan yaz güneşlerinizde. Ama alışıyordu kalbim, beynim… Elimden geldiğince uyum sağlıyordum çünkü çok beğenmiştim, çünkü hayatım boyunca düşlediğim bir ortamdı orası. Sonra yine düşünmeye başladım “Acaba cidden üvey miyim?” diye. Ancak o sorunu çözmüştüm. Belki de başında beri ilk defa kendi kendime açtığım bir deliği kendim tamir etmiştim ve hiç sorun yaratmayacaktı bu delik. “sen yine olduğun gibi kal benim için sakın değişme giderim bugün ha yarın hareket vakti gelince ” Sonra bir sabah sen uyandırdın beni kötü bir gece ertesinde. Çok iyimserdin, sanki senin hakkındaki hayallerimi öğrenmiş, onları uyguluyordun… Kendini değiştirmiştin. Sonrasında birden yalnız kaldım, terk edildi bulunduğum oda… Seni ağlarken buldum, senin ağzından ilk defa duyacağım sözler döküldü dudaklarından. Sebebini anlayamamıştım, bulamamıştım problemi… Çünkü öğrenmiştim artık eğer delikleri yaratanlar tamir ederse sorun yaratmayacağını. Sorun benim zannettim – ki aslında benmişim yine – ve çözmek, tamir etmek istiyordum açtığım deliği. Ben sorunu bulamadım, sen yine kendi affediciliğin ile çözdün problemi. Sonrasında istenmeyen olaylar oldu. Aslında onlar neden değildi hiçbir şey için. Problem yaratmazlardı hayatımızda, her zamanki gibi benim tarafımdan büyütülmüş, problem haline getirilmiş ufak(!) bir konuydu sadece. Kendine çok fazla güvenen iki çoçuktuk aslında daha yeni şeyler keşfetmeye çalışan. ”sen yine olduğun gibi kal ben misafirim bu şehirde bir el sallarsın yeter hareket vakti gelince” Sonra benim içimde derin fırtınalar başladı. Bilmiyorum nedenini ama fırtınalar birleşiyor bora haline geliyordu. Kendimi kontrol edemiyordum, sana belli etmemeye çalışıyordum. Açık olarak söylemek gerekirse yeni bir delik açmak istemiyordum. Çünkü öğrenmiştik sorunları anlayışla ve içimizde çözebileceğimizi. Sebep sonuç zırvaları arasında kendimi kaybetmiş yuvarlanırken içimde sorunun nedenini bulmuştum – ki o da başlı başına kendini kandırmaydı –. Başlangıç, delikler kötülükler; benim yüzümden olan her şey sürekli sana problem yaratıyordu. Ama yine de kendi içimde çözmeye çalıştım kendimi tutum içimde biriktirdim. Ve her şey belki de ilk defa olması gerektiği gibi olacaktı. “kal deme hiç bunu benden isteme sus bu gece bana aşktan hiç bahsetme” Kendi çapımda çözümler bulmuştum. Bitecekti ilişkimiz daha fazla acı çekmeyecektim, sen ise bir seferlik bir acı hissedecektin sonrasında rahatça silecektin. Dediğim gibi ilk kez kendime göre her şey olması gerektiği gibi olacaktı. Ama olmadı yapamadım ne yalan söyleyebildim ne senin canını acıtabildim çok zor bir ayrılık oldu benim için… Zannediyorum ki o gece ben kararlılık göstermeseydim ileride öyle bir durumda canın çok daha fazla acıyacaktı. Erken çözdük sorunumuzu, her ne kadar erken gibi görmese de yaşadıklarımızın güzelliği geliyor her aklıma gelişinde. Onun için iyi çözülsün istedim. Tam olarak arkadaş kalmasak da internetten birbirimizi görebilen birbirimize gerektiğinde laf sokan gerektiğinde şaka yapan, yardım eden iki insan olalım istedim. Sonra sorunlarımızı çözmek için buluştuk bir kez daha riskli bir şekilde… “dur bu gece bana dokunma beni delirtme sana boşuna umut vermek istemem “ O gün cidden zordu benim için, kalbim için, kendim için… Biliyorum yine destekli değildi düşüncelerim, yine güvenemiyordum kendime… Üzüntünü azaltmak için ya da alışkanlıktan olsa gerek ellerinden tutum. İşte o saniyeler çok zordu benim için. Misafir olduğum bir şehirde kalbim zorlanıyordu. Lanetler ettim o Salı günü söylediklerime, ellerim titredi seni tutarken, gururum geri döndü, kendimi çektim, bir süre geçti tekrardan ellerini tutum. Umut vermek istemiyordum çünkü ben içimdeki ipi koparmıştım ama kalbim, hareketlerim, beynimin söylediklerini dinlemiyordu. Güzel bir şekilde hallederek ayrılmıştık sanki, sorunlarımızı çözmüştük… Sanırım benim istediğim gibi olacaktı, mutlu olmuştum o gece… Beklemediğim şekilde başlamış, beklemediğim şekilde devam etmiş, umduğum gibi bitmişti… ”hırsız gibiyim kadehteki o ruj izlerinde dil gibiyim yanağındaki o beninde” Ama problemler bitmiyordu işte. Yine birbirimizi kırıyorduk. Anlayamadığım bir şekilde ikimiz de birbirimizin davranışlarının altından anlam çıkarmaya çalışıyorduk. Tartışmalarımız son bulmuyordu. Aynı hatayı tekrarladık: “Tekrar Görüştük” Artık sorun çözülmeliydi. Dalga geçer gibiydi. O buluşmada çözmüştük. Ama bu çözüm sanki bir yerlerden tanıdık geliyordu. Sonra sorunlarımız çözülmüş olduğu halde benim saçma zırvası düşüncelerim yüzünden durduk yere birlikte bir şeyler yapmaya karar verdik. Olmuyordu… Kalamıyorduk biz birlikte ya hep ya hiç olacaktık. ”is yarası gibiyim o temiz ellerinde dil yarası gibiyim o masum sözlerinde kal deme hiç bunu benden isteme sus bu gece bana aşktan sakın hiç bahsetme dur bu gece bana dokunma beni delirtme sana boşuna umut vermek istemem” Güzel bir gün geçirmiştik. Evet evet sorunlar bu kez kesinlikle çözülmüştü – diye düşünmüştüm –. Tam koparken bağımız olmasını istediğim gibi olacaktı sanırım ilerde ilişkimiz. O güzel günün ardından sordum sana “ Bu şekilde devam edeceğiz değil mi? Yüz yüze bir daha görüşmeyecek, internetten konuşabileceğiz değil mi? “. Anlam veremediğim çözemediğim ters itici ve kendimi boşa kürek çekmişim gibi hissetmeme neden olacak bir cevap aldım. – “ Bir süre sonra tamamen unuturum seni. Silerim hayatımın her köşesinden” – Kendimi çok kötü hissetmiştim. Sinirlerim bozulmuş artık sabrım taşmıştı… Bilirsin böyle durumlarda ağzımdan çıkanları kulağım pek duymaz. Kırıldığımdan olsa gerek seni de kırmak istedim. Yargılama beni, her insanın doğasında vardır bu, engelleyemesin bazen sınırlarını kaybeder ve sırf incitmek için konuşursun. İşte öyle bir süreçti o. Çünkü sürekli muallakta kalmaktan sıkılmıştım. Artık bir çözüm bulunmalı ve halledilmeliydi sorun. Konuşmanın ilerleyişinden anladım ki benim düşündüğüm şekilde bir çözüm imkansız. Hayatından çıkmam gerekiyor, senin dediğin gibi yavaş yavaş yapmak bana çok acı çektireceğinden beni çok fazla süründüreceğinden senin gitmeni istedim. Gitmen için sana yalvardım ama yapmadın. Sonuçta elimde tek bir çözüm kalmıştı. Ne kadar kırıcı da olsa yapmalıydım bunu sorunumuzu çözmek için… Ve yaptım... “sen yine olduğun gibi kal benim için sakın değişme giderim bugün ha yarın hareket vakti gelince sen yine olduğun gibi kal misafirim bu şehirde bir el sallarsın yeter hareket vakti gelince” Şimdi eminim ki sormaya hazırlanıyorsun bunları neden yazdığımı. Artık yazmak için bir amacım yok sadece yazıyorum. Ancak bunun cidden bir amacı var. Hiçbir zaman lanet edilecek, tanışıldığı günden nefret edilecek kötü biri olarak kalmak istemem birisinin hayatında. Benim amacım sadece kendimi anlatmak tek seferinde. Tek bir isteğim var; beni sorgula, yargıla, giyotinin içine sok, istersen ipi kes, istersen bir de iple as, ancak lütfen arkamdan benim hakkımda kötü düşünme bana lanet etme. Her şeyiyle güzeldi bana göre hiçbir zaman lanet etmeyeceğim. Hiçbir zaman hakkında kötü konuşmayacağım, konuşturmayacağım. Bunu bir özür olarak değerlendirme çünkü galiba en güzel şekilde çözüldü ve yeniden benim düşündüğüm şekilde bir çözümün denenmesi tamamen saçmalık olur. Tüm yaşadıklarımız için tekrardan teşekkürler. Kendine İyi Bak.”” Şeklinde yazılabilecek bir dengesizlik&denge, mutsuzluk&mutluluk, aşk&ayrılık mektubu için en uygun şarkı sanırım "Hareket Vakti". Benimle şarkıyı tanıştırdığı için oky'ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Şarkıyı bu yazıyı yazana kadar - yani 3,5 saattir - tekrar tekrar dinledim. Yani tekrar tekrar dinlemekten sıkılmayacağınız bir şarkı.Sizelere şarkıyı dinlemeniz için de yardım edeyim bari :)
İyi dinlemeler.
Saygılar...

6 yorum:

dilekarasoy said...
This comment has been removed by a blog administrator.
NoktasizvirguL said...
This comment has been removed by the author.
dilekarasoy said...
This comment has been removed by a blog administrator.
NoktasizvirguL said...
This comment has been removed by the author.
dilekarasoy said...
This comment has been removed by a blog administrator.
dilekarasoy said...
This comment has been removed by a blog administrator.