Thursday, August 24, 2006

Aysel Git Başımdan...


Bir dakikalığını nefesini tut mesela veya bir bahçeden meyve al izinsiz. Evde bir şeyi kırdığında çaktırmadan geri üstüne koy ya da tanımadığın insanların dertlerini dinle. Herhangi bir tanesi götürüyor mu seni bu halinden uzağa. Fark yaratmaya çalış toplum arasında, kendini ezdirme. Pinpon topu değil raket ol mesela, bunca yaşanılandan sonra neyi değiştirecekse. İnkılâp yapamaz bir insan kişiliği üzerinde, yaptıklarının adı sadece ıslahat olur. Ülkeler ve toplumlar bir özür belgesiyle veya bir utanç heykeli ile geçmişlerinin yükünü sırtlarından atabilirler ama bir insan geçmişinde yaptıklarıyla yaşar başkalarının zihninde. Kendimizi ne kadar değiştirirsek değiştirelim geçmişteki seçimlerimiz bize sınırlı seçenek bırakır geleceğimize dair. Toplumlar başka toplumlara soy kırım yapabilir, zulmedebilir; ancak sonunda resmiyetle dolu ama kökünde basitlik kokan bir özür ile bu büyük ayıplarını sadece bir lekeye çevirebilirler. Ama insan aynı şansa sahip değil. Kıyarsanız bir insanın canına, ölene kadar katil kalacaksınızdır. Başkalarından izinsiz aldığınız herhangi bir şey hırsızlık olarak işlendiğinde sicilinize bir daha kurtulamazsınız o lekeden. 70 olmuşsa bir defa adınızın yanında 69’a indiremezsiniz sıfatınızı.

Selam durmak istiyorum bu gece her şeye: bir çiçeğe, bir basamağa, uzaklarda olmasına rağmen en yakınımdakinden daha değerli olan bir ışığa, bir hisse, bir dosta bir aşka.

Ey güneşin toprağa olan aşkının meyvesi, ey kaçak duyguların kamçısı, ey güzellikler güzeli çiçek, selam olsun sana. Çirkinleşen bu dünyada bize hala güzel bir şeylerin olduğunu anımsatmakta ne kadar yeteneklisin. Nice kanların döküldüğü, nice toplumların uğruna yok edildiği, nice verimini ve her şeye rağmen hoşgörülülüğüne rağmen sıfatından kurtulamamış topraktan güneşe uzanan yolda bir armağansın aslında. Güneş ise bir anne edasında besliyor, büyütüyor seni.

İşte burada, gençliğin özlemiyle kaçak işler peşinde koşan, basamağıyla barışık, ateşleriyle küs, yıldızlarına hayran ben, izliyorum gökyüzünü senden bir mesaj taşırsa diye. Düşündükçe kalbim hızlanıyor, her şeyi unutuyorum bir anda. Ne zor bir duyguymuş beklemek, kendimi tezkere bekleyen babalar gibi hissediyorum askerde oğlu olmayan. Dakikalar arabalar gibi durmaksızın kovalarken birbirini ben senin için bir saat daha bekliyorum, sadece belki düşünürsün beni diye. Çiçek boynunu eğiyor, içimdeki aşk ateşi külleniyor, üşüyorum, bir dostun dedikleri aklıma geliyor, üzülüyorum. Sitem ediyorum kendime, toplumun kelepçelerine boyun eğdiğim için ve insan olduğum için. İliklerimde hırstan kaynaklanan bir hareketlenme ile volkan patlamaları gerçekleşiyor. Ve işte bir kez daha…

Tutuyorum martıyı bu kez ayaklarından, ya beni de götür ya da benimle kal diyorum. Martı kalmıyor, ben uçamıyorum. Giderken arkasına bakmıyor, ben bir çocuk edasıyla biniyorum tekrardan karanlıklara. Üzülüyorum özgürlüğü için denize geri bıraktığım balıklar adına. Gülüyorum bir sessiz sinema oyununda, gömülüyorum fotoromanımın sayfalarına yeniden…

Aysel git başımdan, ben sana göre değilim
Ölümüm birden olacak seziyorum
Hem kötüyüm, karanlığım, biraz çirkinim
Aysel git başımdan, seni seviyorum.*

*Aysel git başımdan – Atilla İlhan

0 yorum: