Sunday, September 09, 2007

Şans

Yalnız bir çocuk görmüştüm, ayakları çıplaktı. Onun için üzüldüğümüz söyleyemem belki de bizim bir çoğumuzdan şanslıydı. Önünden geçiyorduk çocuğun, yanımda arkadaşlarım kahkahalar içinde gülüyorlardı. Dizlerini karnına çekmişti yakışıklı ama kirli çocuk. İlkokuldaki Türkçe öğretmenimin sözleri gelmişti aklıma… “ Elbiseleriniz eski olabilir, defterleriniz de; ancak önemli olan eski olması değildir, temiz olmasıdır.” Acaba cidden temizlik eski-yeni olgusundan daha mı önemliydi. Okuduğum yer geldi aklıma, insanların giydikleri hem yeni hem temiz elbiseler… Yanımdaki arkadaşlarım geldi aklıma, üzerlerinde hem yeni hem temiz elbiseler… Kendi üzerimi inceledim, ayağımda sımsıkı botlar, içlerinde sıcacık çoraplar. Ağlıyordu ufak çocuk, hissedebiliyordum. Ayak parmakları içine doğru çekilmişti. Gözlerinde yaş yoktu küçük çocuğun tek varlığı önündeki karton parçasıydı insanların üzerine para koymasını umut ettiği. İşine saygılıydı küçük çocuk, ayakları kesilircesine üşürken bile kartonun üzerine koymuyordu ayaklarını. Okulum, derslerim geldi aklıma… Üzerimizde en sıkı elbiselerimiz varken bile bir yere otururken altımıza kitaplarımızı yani kendi işimizi koyardık, saygısızca. Oysa onun ne ayakkabısı ne de sıkı bir elbisesi vardı. Gittikçe yaklaşıyordum küçük çocuğa, yaklaştıkça nefes alırken ciğerinin çıkarttığı gıcırdıyı işitiyordum. Arkadaşlarımdan kopmuştum, koluma giren sevimle ve güzel kız bile arkadaşlarımın gerçeksiz eğlencesin saklanbaçlarında dolaşıyordu. Elimi cebime atamadım bile, duraksayamadım bile, ayağımdan çıkarıp çoraplarımı giydiremedim ayağına… Yanından geçene kadar onu incelemeye devam ettim, üzerinde ancak yazları giyilebilecek incecik bir kısa kollu tişört vardı. Altında giyilmekten eskimiş, bu soğuk havalarda hiç giyilmeyecek bi kot vardı. Etrafıma bakamadım, kıyaslayamadım onu kimseyle, aklından geçenler hakkında düşünemedim sadece rasyonel düşündüm. Belki de benden daha şanslı diye başlayan düşüncelerimde şansa yer yoktu. Yanımdaki güzelliğin değerenini daha iyi bilmem gerektiği dersini çıkarttım gördüklerimden, daha sıkı sarıldım, üşümesin diye. Acı lacivert gökyüzüne baktım, Ankara’da en çok karı sevdiğimi hatırladım. Gülen arkadaşlarıma baktım ve muhabbetteymişcesine gülümsedim. Arkamı döndüm, yerde sonbahar yaprakları vardı, bir de çöp poşeti. Meteoroloji’nin saatine baktım, sevise kaçıracağımızı düşündüm. Acele ettim!

0 yorum: