Wednesday, February 03, 2010

Sevgili noktasizvirgul,


Evet, hayal meyal de olsa hatırlıyorum, sen vardın ben vardım bir iki kişi daha vardı etrafımızda önemsiz olan. Nerede olduğumuzu hatırlayamıyorum, sadece bir çember oluşturmuş duruyorduk. Birisi birşeyler anlatıyordu diğerleri dikkatle dinliyordu. Biz sanki aramızda konuşuyormuşcasına birbirimize bakıyorduk. Sonra yüzümüze boya sürmemizi istediler, bunun bir savaş olduğunu söylediler. İnandık, yüzümüze saçma sapan şekiller çizdik. Aynı safta savaştığımız insanları bile kıskandık savaşta bizden daha yetenekliler, daha çok insan katlediyorlar diye. Sayısı önemli değil, epey epey zaferlerimiz oldu seninle. Daha sonra çitlerle kapattılar bizi, ben farkında değildim, sen gülümsüyordun. Dediler ki bu bir yarış artık, savaş değil. Önde gelen kazanır. Semer vurdular üstümüze, bindiler sırtımıza. Yarışmaya başladık. Beni bilirsin, yarışmayı bilmem. Tamam itiraf ediyorum kazanmayı bilirim ama yarışmayı bilmem. Başkalarının kaybetmesinin hüznünü kendi kazanma sevincime çeviremem ben. Sor o etrafımızdaki önemsiz insanlara, beni sevenler de sevmeyenler de benim yarışmayı bilmediğimi söyleyecektir. Hep senin yarışmayı bilmeni istedim, benim beceremediğim kurallara uymanı ve hep kazanmanı istedim.

Olmadı belki, empati yeteneğimden nefret ettim sayende. Sağ elim seğirdi yine, gözlerim doldu birden. Seri seri bacağımı sallamaya başladım, hızlı hızlı sağa sola bakındım. Söyleyecek birşey bulamadım. "I Felt like putting a bullet between the eyes of every Panda that wouldn't screw to save its species. I wanted to open the dump valves on oil tankers and smother all the French beaches I'd never see. I wanted to breathe smoke."  İstedim o an, eğer etrafımdaki pandalara acımasaydım, yıllarca Fransızca öğrenmek istemeseydim, ve dumandan nefret etmeseydim yapardım. Sadece birşey söylemek istedim sana, ben senin başarılarını değil seni sevdim be çocuk. İçindeki o insanlık özünü. Yaptıkların, dediklerin ve başardıklarının benim için hiç önemi yok.
 
Sen de beni anlamaya çalış ama, yeni insanlar keşfetmek istedim. Bilirsin düşenlere karşı apayrı bir zaafım vardır. Onlar düştüğünde yanlarına düşmeye çalıştım. Birisi yanına bile düşürmedi beni, diğeri düşmeme izin verdi. Sonu nereye vardı? Ulaşmak istedim insanlara. Anlatmak istedim insanlara 2'ye ayrıldıklarını. "Mutsuz olanlar" ve "Beni tanıyanlar"... Ya ben anlatamadım, ya da onlar dinlemedi. Şimdi burdan bağırsam onlara, desem ki "Beni silmen geçmişini unutmanda sana yardımcı olmayacak! O anıların kalbini her zaman kanırta kanırta yara yapacak!", duyarlar mı? Hiç sanmam.

Kusura bakma kardeş, micro-blogging bu kadar ünlü olmuşken, halen geri kafalılık yapıp eski tarz yazıyorum ama olsun, okuyanın ayı geçti okumayanınki geliyor.

Kal sağlıcakla.
Sevgilerimle
Şemsettin Bulut.

0 yorum: