Duyduğum kadarıyla Peygamber Efendimiz'in acıdığı üç insanlardan biri de yalnızlarmış. Aman aman yanlış anlamayın, bu sizin bildiğinin yalnızlardan değil, âlim olduğu halde cahillerin arasında yaşamaya mecbur kalanlardan bahsediyor. En büyük yalnızlığın bu olduğunu bilmeliydiniz bence... Bununkinin yanında dağ başındakii kırlardaki yalnızlık hiç birşey değildir. İnsan ağaçla, ırmakla, tabiatın bütün unsurlarıyla dost olabilir çünkü...
Ya kalabalığın arasındaki yalnız, onun dostu kimdir? Söylediklerinden anlamayan her göz onun yalnızlığını arttırır. Mütevazi olmayalım şimdi, insanın yüceliğe doğru uzanması, onu yalnızlığa itecektir.
Daha önce de söylediğim gibi, yalnızlar topluluğu büyük kalabalıkları, büyük kalabalıklar ise büyük yalnızları yaratıyor.
Bu elleri bağlanmış yalnızlığını ifade etmek için "Benim yurdum yalnızlık" diyen Nietzsche yalnız kalmamak için dünyayı gezerek düşüncenin engin sınırlarında kendine dost aradı. Bir gurbetci gibi ana vatanına döndü sonunda, yalnızlığına...
Bu yalnızlık Nietzsche'yi daha çok yetiştiriyor, yeni ve engin düşüncelere ulaştırıyordu. Çağdaşlarından daha üst hale getiriyordu onu, yüceliğe doğru ilerletiyordu. Sonucunda yalnızlığı daha artmış buluyordu kendisini. Tabiki yeniden pişmeler, yeni iklimlere uçuşmalar, yeniden kalıba dökülmeler başlıyordu içinde...
Ömrünün sonlarına dığru tamamen yalnız kalışını Stefan Zweig şöyle tasvir ediyor: "Hiçbir keşiş, hiçbir çöl münzevisi, hiçbir aziz heykeli bu kadar terk edilmiş değildi; çünkü onların, o inanç delilerinin Tanrısı vardır, oysa bunun bu "Tanrı Katili"nin artık ne Tanrısı, ne de insanı vardır. Kendini kazandığı ölçüde dünyayı kaybeder; dolaştıkça çevresindeki çöl büyür."
"Benim sözüm bu kulaklar için değil" diyen Nietzsche yalnızlığının sebebini, Mevlana'nın "Ham pişkinin halinden anlamaz, o yüzden laf kısa kesilmeli" tarzında anlatıyor. Kanatlanıp tüm şekilleri aşmak, hür olmak istiyordu. Bu istek onu etrafındaki insanlara karşı uzaklaştırıyordu. Yalnızlık duvarına bir tuğla daha koyuyordu. Kurtuluşunu kalem kağıtta arıyor; çilesiyle yeni eserler üretiyor, bunlar sadece yalnızlığını arttırıyordu.
Çok değer verdiği aziz dostu Wagner dahi onu terk etti. Aldığı darbeler sıradan fanileri yere sererdi; ama onun kişiliği çelikleşmiştir. Yılmayı kendine yakıştırmadı ve yazmayı sürdürdü. Kendisi gibilere yazıları aracılığıyla anlaşılmak ve onları etrafına toplamak istiyordu. Bu onun için son derece boş bir hayaldi sadece...
Yazdıkları satılmıyor, hiç bir yayıncı da yayınlamak istemiyordu. Yayınlatmak için çok güç şartlarda biriktirdiği parasını verdi. Kitaplarının satması bir yana, onları hediye edecek bir dostu bile kalmamıştı.
Almanyadaki dostu Overbech'e kitabını şöyle söyleyerek hediye etti: "Eski dostum, bir başından bir sonundan oku, aklını karıştırma, sıkılma. İyi niyetinin gücünü topla benim için. Kitabın tamamı sence çekilmezse de belki yüz sayfası öyle değildir."
Size yalnız olun bu sizi yüceltecektir demiyorum, eğer toplumun sınırlarını aşarsanız ve yüceliğe doğru adım atarsanız bu sizi yalnızlığa sürükleyecektir diyorum. Yalnızlığı hissettiğinizde sakın yılmayın ve devam edin. Dünya'nın size nasıl ihtiyacı olduğunu düşünün ve yalnızlığın tadını çıkarın.
Mehmet Ali Abbasoğlu. Mehmet Niyazi'nin yardımları ile...